Bugun...
Er-Bakan


MuslumSOYLER
muslisoyler@hotmail.com
 
 

facebook-paylas
Tarih: 14-11-2013 17:49
Bir zamanlar sinemalarda gişe rekorları kıran bir film vardı. Savaşın acı yüzünü gösteren ; ER’Ryan ‘ı Kurtarmak filmi ve insanın kanını donduran o acı sahneler…
 

Rahmetli Er-Bakan’n hayat hikayesi sanki bana o sahnelerin tekrarını yaşattı değerli okurlar. Önce insanları savaşa gönder, sonra savaşı bir kurtarıcıya dönüştürmeye çalış ve gönderdiklerini kurtarma telaşına düş.  Dipsiz kuyuya dalıp çıkmayı arzulamak gibi bir şey…Bir nevi ajitasyonlu  trajikomik  sahnelerle gariplikleri sahnelemek gibi bir durum.

Ya bugün ki veya  dün yapılan o geçmişi hesap defterinden silme iç güdüsü. Bir insanı yaşamı boyunca her türlü dalaverelerle sıkıştır, boynundan yağlı ilmeği indirme ! Sonra hayat-ı  vuslat ile birleştirdiği anda  bu kişi ile ilgili tüm görüş ve düşünceleri tersine çevir. Böyle bir yaşam ve bu yaşamda varlık  ibaresi gösteren insanlardan dün utanç duydum inanın.  Biz her ne kadar geniş hoşgörü yü temsil eden bir dinin mensupları olsak bile; bu kadar çabuk zikri ve fikriyatı dönüveren net bir değişimi de asla hak etmiyoruz. Hak etmiyoruz diyorum , çünkü o değişim arasındaki fark sadece ölüm ile yaşam arasındaki çizgiden sonra gelen fark olduğu için. Bugün Er-Bakan yaşasaydı, bu düşünceler hala o akılların arka penceresinde saklı kalacaktı.  Bu olay birde bana neyi hatırlattı biliyor musunuz değerli dostlar; yıl 1998 yer Kumkapı Sahil’de bir balıkçı Lokantası ,  lokanta da bir Savcı bir Anatomi profesörü  bir de yetkili bir amir var. Bunların arasında bendenizde bulunuyor ve orada koyu bir sohbet başlıyor. Sohbet aşırı alkolle birlikte çığırından çıkıyor. Orada alkol almayan biri olarak olaya müdahale edince ortalık biraz alevlendi.  İnanç ve inançsızlık tartışmasına döndü. Orada bulunan kişiler ilmen ve makam olarak benden kat kat üstün olmalarına karşın,  düştükleri durum beni bile üzüntüye soktu. Ve inançsızlık tekeline sığınan  üstadlardan insan anatomisini Fakültede ders olarak okutan hocamıza sordum; ‘’ Hocam insan bedenini ikiye ayırdığınızda sadece bedendeki yaşam mucizesini bize izah eder misiniz ve ardından bu mucizenin beyin yoluyla ruh atmosferindeki eşleşmesinden.  Hocamız uzunca anlattı ve bu mucizenin büyüklüğünden  devasa hayretlerle bahsetti. Peki hocam dedim, bu tesadüflerle izah edilebilir mi ? Mümkün değil ! bunu yaratan gücü kimse inkar edemez dedi…Peki ya hocam sizler neden kabul etmiyorsunuz o zaman dedim …Ve dostlar aldığım şu cevaba bakın; ‘’Biz eğer bunu kabul eder açıklarsak mollalara gün doğar’’….

Evet başka izah tarzına gerek yok …Enaniyet ve bencillik, okumuşluğun verdiği kendini yükseklerde görme ve  kibir insanı hem dünyasından hem de ahiretinden edermiş. Allah o kadar zeka ve onun üzerine  makamlar bina etmiş, ama o kendi aklındaki basitliklerle o makam ve zekanın hakkını verememiş oluyor.

Bence Er-Bakan hocamıza da tahammülsüzlüğün altında bu bencillik ve çekememezlik yatıyordu. Ona sahip çıkan Avrupalı ilim adamları,  dünkü cenaze töreninde görüldü ki  ne kadar haklıymışlar. Evet o gün herkes hakkın ve haklının ne tarafta yer alacağını görecek ve güneş gibi net izleyecektir. Tıpkı dün olduğu gibi dilleri ve kulakları dün yalanladıkları gerçeği  o gün  haykıracaklardır. İstemeseler de !

Bu yazı 12780 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

FOTO GALERİ
VİDEO GALERİ
YUKARI